Lisansüstü
Lisans Mezunları
4.Sınıflar
3.Sınıflar
2.Sınıflar
1.Sınıflar
Odyometri 2.Sınıf ve Mezun
Odyometri 1.Sınıf
Selma Yılar
Dr.Odyolog
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Odyoloji Bölümü
İstanbul Medipol Üniversitesi
Yüksek Lisans Öğrencisi
Hacettepe Üniversitesi
4.sınıf
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
3.sınıf
Üsküdar Üniversitesi
4.Sınıf
Konuşmacının adını tıkladığınızda kendisi hakkında bilgi alabilirsiniz
VNG’de nistagmusun optik fiksasyonla baskılanması periferik vestibüler hastalıkların bulgusudur. Sakkad testinde gözlerin hedefi aşmasına hipermetrik sakkad adı verilir ve serebellar hastalıklarla bazı göz hastalıklarında görülür. Kalorik testte sıcak uyaran verilen tarafa ve soğuk uyaran verilen tarafın tersi yöne vuran nistagmus görülür. Bunun tersi olmasına kalorik inversiyon adı verilir. Süperior vestibüler nörinitte hasta taraftan verilen sıcak ve soğuk uyaranlara karşı alınan cevap düşüktür. Yani kanal parezisi görülür.
İnönü Üniversitesi
4.Sınıf Öğrencisi
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Mezunu
Haydarpaşa EAH KBB Kliniği Mezunu
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Odyoloji ve Konuşma Bozuklukları Doktora Programı Mezunu
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa
4.Sınıf Öğrencisi
İstanbul Medipol Üniversitesi
Mezun
İstanbul Medipol Üniversitesi
Mezun
Selçuk Üniversitesi
3.Sınıf
A
Sensörinöral işitme kayıplarında koklear-retrokoklear ayırımı için çok sayıda testten faydalanılır. ABR’de normal kişilerde V/I oranı 1’in üzerindedir. Ancak akustik nörinom gibi retrokoklear hastalıklarda V.dalganın amplitüdü düşer ve V/I oranı da 1’in çok altına düşebilir. V.dalganın latansı uzadığından dolayı I-V dalgalararası latans uzar. Retrokoklear hastalıklarda o kulaktan ses verildiğinde stapes refleksi alınmaz, ya da refleks decay pozitif olur. Otoakustik emisyonlar retrokoklear hastalıklarda normaldir. Timpanometri yapıldığında Tip A timpanogram elde edilir. Koklear-retrokoklear ayırımında kullanılan diğer test sonuçlarının da okunması gereklidir.
D
Genetik işitme kayıpları sendromik ya da nonsendromik olabilir. Sendromik olanlar işitme kaybı dışında başka problemlerle beraber olur. Bazı sendromların işitme kaybı dışındaki ön plana çıkan bulguları şu şekildedir:
Alport S: Böbrek yetmezliği, Usher S: Retinitis Pigmentosa, Treacher Collins S: Maksillomandibuler gelişim bozukluğu, Pendred S: Guatr, Wallenberg S: Beyaz perçem, Jerwell ve Lange-Nielsen S: Kardiak patolojiler
D
ABR’nin de dahil olduğu elektrofizyolojik testlerde elektrotların yerleştirildiği belirli yerler vardır ve bu yerler uluslararası 10-20 sistemi adı verilen, başın farklı yönlerinde toplam uzunluğun %10 ve %20 si olacak şekilde aralık verilen bir sisteme göre belirlenir. Bu sistemde tek sayılar sol tarafı, çift sayılar ise sağ tarafı temsil eder. Orta hat Z harfi ile (Zero) temsil edilir. Burun kökü (nasion) Fpz, verteks ise Cz ile ifade edilir. A:Auricula, M:Mastoid C:Coronal, T:Temporal, P:Parietal, O:Oksipital, F:Frontal anlamına gelmektedir.
C
Bir sistemi en iyi şekilde titreştiren frekansa Rezonans Frekansı denir. Bu sistemde sertlik arttıkça rezonans frekansı artar, kütle arttıkça ise rezonans frekansı düşer. Otoskleroz sertliği arttıran bir hastalıktır ve bu hastalıkta rezonans frekansı yüksektir. Otitis media ise kütleyi arttırır bu nedenle rezonans frekansı düşer.
D
Stapes refleksi sesli uyaranlar sonucunda fasial sinirin aktive olması ve stapes kasını kasmasıyla ortaya çıkar. Oküler VEMP’te sesli uyaran okulomotor siniri uyararak karşı taraftaki inferior oblik kasın kasılmasına, servikal VEMP’te ise n.accesoriusu etkileyerek aynı taraftaki sternocleidomastoid kasın gevşemesine neden olur. Postauriküler kas, fasial sinirin auricularis posterior dalı tarafından inerve olur ve yüksek şiddetteki sesli uyaranlarla kasılarak orta latansların değerlendirmesini zorlaştırır.
C
Horizontal kanallarda ampullopedal hareket eksitasyona, ampullofugal hareket ise inhibisyona neden olur. Eğer sol horizontal kanal ampullofugal harekete bağlı olarak inhibe olursa gözler sola doğru hareket eder dolayısıyla sağ göz mediale, sol göz ise laterale doğru hareket eder. Yani sağ gözde medial rektus, sol gözde ise lateral rektus kasılır.
D
Bir enerji çeşidinin başka bir enerji çeşidine çevrilmesine transdüksiyon, bunu yapanlara da transdüser adı verilir. Mikrofon ses dalgasını elektrik enerjisine çevirir, hoparlör ise elektrik enerjisini ses dalgasına çevirir. Supraaural kulaklık elektrik enerjisini ses enerjisine çevirerek odyolojik testlerdeki stimulusları sağlar. Koklea ise kendisine gelen ses dalgasının yaptığı mekanik enerjiyi tüylü hücreler aracılığı ile elektrik enerjisine çevirir ve spiral ganglion nöronlarına aktarır.
B
Konjenital işitme kayıplarının yaklaşık yarısı genetiktir. Genetik olanların da yaklaşık %70’i nonsendromiktir. GJB2 (Gap-Junction Beta-2) genindeki mutasyonlar nonsendromik otozomal resesif işitme kayıplarının çoğunluğunu oluşturur. GJB2 geni Connexin 26 proteinini kodlar ve bu protein hücrelerarası bağlantıları sağlayarak molekül geçişlerini yönetir. GJB2 genindeki mutasyonlarda Connexin26 proteini görevini yapamaz ve potasyum resirkülasyonu bozulacağından dolayı endokoklear potansiyel oluşmaz.
D
Otoskleroz genellikle iletim ve mikst tip işitme kaybı yapmasına rağmen stapes tabanını etkilemeden kokleayı tutarsa (koklear otoskleroz) SNİK yapar. Büllöz Mirenjit timpanik membranın bir hastalığı olmasına rağmen bazı vakalarda SNİK görülür. Vestibüler Nörinit vestibüler sinirin inflamasyonudur ve koklear bulgu yapmamasıyla karakterizedir. Presbiakuzi ise işitsel yolların yaşlanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır ve bilateral simetrik SNİK yapar.
C
Corti organında reseptör hücreler olan İç ve Dış Tüylü Hücreler dışında destek hücreleri de bulunur. Bunlar reseptör hücrelerin çalışması için uygun ortam sağlarlar. Reseptör hücrelere mekanik destek sağladıkları gibi hücre içi homeostazis, iyon sirkülasyonu, hücrelerin fagositozu ve son yıllardaki çalışmalarda reseptör hücrelerin oluşması ile ilgili fonksiyonları vardır. Corti tüneli iç ve dış pillar hücrelerin arasındadır, Dış tüylü hücreler Deiters’ hücrelerinin, iç tüylü hücreler de phalangeal hücrelerin üzerine oturmuşlardır. DTH’ın lateralinde Claudius, Boettcher ve Hensen hücreleri, İTH’ın medialinde de iç sınır ve iç sulkus hücreleri bulunur.
B
Koklear sinir ponstaki Koklear Nükleuslara ulaştıktan sonra büyük oranda çaprazlaşarak Superior Oliver Kompleks’e ulaşır. Buradan kalkan lifler Lateral Lemniscus’u oluşturarak, mezensefalondaki Inferior Colliculus’a gelir. İşitme yollarının daha sonraki durağı talamusta bulunan Medial Geniculate Nükleus’tur. Bu nükleustan kalkan lifler temporal korteksteki İşitme Merkezine ulaşırlar.
D
ABR hızlı cevaplar olduğu için rate daha yüksek tutulabilir ancak geç latanslar yavaş cevaplardır ve rate düşük tutulmalıdır (Rate=ABR:13-20/Geç Latans:1-2). Geç latanslar düşük frekanslı cevaplar olduğu için high-pass filtre ayarı ABR’ye göre düşük olmalıdır (High-pass Filtre=ABR:30/Geç Latans:0,1). ABR’de amplitüdler geç latanslara göre daha düşüktür (Amplitüd= ABR:0,1-0,5/Geç Latans:1-5 µV) bu nedenle de daha fazla sayıda uyarı vermek gerekir (Sweep Sayısı=ABR:1500-2000/Geç Latans:50-300).
C
Otosklerozun erken döneminde oluşan yeni kemik odaklarına otospongiosis denir. Bu odaklarda yoğun vaskülarizasyon vardır. Otosklerozun geç döneminde ise avaskularizasyon vardır. Otospongisosis döneminde vaskülarizasyon artışından dolayı timpanik membranda pembe bir renk ile karakterize olan Schwartze Belirtisi görülür. Otospongiosis döneminde hematoksilen eosin ile boyanınca bu odaklar mavi bir renk alır. Buna “Manasse’nin Mavi Örtüsü” denir. Aynı kemikte hem otospongiosis hem de otosklerotik odaklar görülebilir.
A
Ses hızı katı ortamda en fazladır, bunu sıvı ve hava ortamı takip eder. Yani havada katı ortama göre daha yavaştır. Frekans ve periyot birbiri ile ters orantılı olduğu için periyot değişirse frekans da değişir. Ses kaynaktan çıktığında şiddeti en fazladır, uzaklaştıkça amplitüd düşer. Bir başka ortama geçen sesin frekansı değişmez yani saniyedeki dalga sayısı değişmez ancak dalga boyunun değişmesi nedeniyle hızı değişir.
B
Her iki tarafta subclavian arterden vertebral arterler kaynaklanır. Vertebral arterler foramen magnumdan kafa içine girer ve birleşerek baziler arteri oluştururlar. PICA vertebral arterden kaynaklanır. AICA ise baziler arterden kaynaklanır. Hem PICA hem de AICA serebellumu ve beyin sapını besler. Dolayısıyla her ikisinin tıkanıklığı da rotasyonel vertigo ve serebellar semptom yapar. Labirentin arter AICA’dan kaynaklandığı için bu arterin tıkanıklığı işitme kaybı da yapabilir.
A
VNG’de alt test olarak Okulumotor Testler (Gaze Testi bunlardan biridir), Statik Pozisyonel Testler, Dinamik Pozisyonel Testler (Dix Hallpike bunlardan biridir) ve Kalorik Test yapılır. Head-Shake Test de VNG’nin alt testi olarak kabul edilebilir.
Rotasyon Sandalyesinin alt testleri; Sinüzoidal Harmonik Akselerasyon, VOR Supresyonu ve Velocity Step Testidir.
Bilgisayarlı Dinamik Posturografinin temel alt testleri ise Duyu Organizasyon Testi, Motor Kontrol Testi ve Adaptasyon testidir. Bunların dışında Modifiye Denge Duyu İnteraksiyonu, Stabilite Sınırları, Ritmik Ağırlık Aktarma gibi statik posturografi alt testleri de vardır.
D
Willis Parakuzisi, hastanın gürültülü ortamlarda konuşulanı daha iyi işitmesidir ve Otoskleroz başta olmak üzere iletim tipi işitme kayıplarında görülür.
Carhart Çentiği, kemik yolu eşiklerinde 2000Hz’de diğer frekanslara göre daha fazla kötüleşmedir ve Otosklerozda görülür.
Schwartze Belirtisi de yine Otosklerozda görülen ve timpanik membranda pembe renge verilen isimdir.
Çok düşük SDS retrokoklear hastalıkları akla getiren bir durumdur.
C
ASSR’de verilen akustik uyaranın özellikleri periyodik olarak değiştirilir. Eğer frekans değiştiriliyorsa “frekans modülasyonu”, eğer amplitüd değiştiriliyorsa “amplitüd modülasyonu” denir. Bu değişikliğin saniyede kaç kez yapıldığına da “modülasyon frekansı” denir.
20 nin altındaki modülasyon frekanslarında özellikle işitsel korteksin domine ettiği cevaplar, 60’dan yüksek modülasyon frekansı ise beyin sapı bölgesinin domine ettiği cevaplar ön plana çıkar. Aradaki frekanslar talamus ve orta beyin bölgesinin cevaplarıdır.
A
Dilin 2/3 ön kısmının tat duyusu önce n.lingualis içinde, sonra chorda tympani içinde olarak n.fasialise ve ganglion geniculideki hücrelere gelirler. Buradaki hücrelerin aksonları n.intermedius içinde olarak Nucleus Tractus Solitarius’ta sonlanırlar.
Ponstaki Nucles Salivatorius Superior’dan kaynaklanan parasempatik lifler önce n.intermedius sonra n.fasialis, daha sonra chorda tympani ve n.lingualis içinde olmak üzere ganglion submandibulare ve ganglion sublingualeye gelirler.
Nücleus Lacrimalis, glandula lacrimalise lif gönderir, nucleus salivatorius inferior ise glossopharyngeal sinire ait bir nükleustur.
Sorunun cevabı Pazartesi günü yayınlanacaktır.
B
Alman anatomist Brodmann, maymunlar üzerinde yaptığı araştırmada serebral korteksi 52 alana ayırarak her bir alanın farklı görevleri olduğunu belirlemiştir. Konuşmayla ilgili bölgelerden Wernicke alanı Brodmann’ın 22. alanına, Broca alanı ise 44 ve 45. alanlarına denk gelir. Pirimer işitsel korteks ise Brodmann’ın 41. alanındadır.
A
Baziler membran bazal kısımda apikal kısıma göre daha sert ve daha dardır. Bu durum bazal kısmın apekse göre sertlik etkisinin daha fazla, kütle etkisinin ise daha az olmasına neden olur.
Dış tüylü hücreler de bazalde daha kısa, apekse doğru gittikçe daha uzun olurlar.
Kokleaya gelen sesin frekansı ne olursa olsun, ilerleyen dalga bazalden apekse doğru gerçekleşir.
D
Kokleada dış tüylü hücreler elektromotilite özellikleri sayesinde baziler membranın daha fazla titreşim göstermesini dolayısıyla sesin amplifikasyonunu sağlarlar. İç tüylü hücreler ise spiral ganglion nöronlarıyla dış tüylü hücrelere göre çok daha fazla bağlantı kurarlar ve mekanik enerjinin elektriksel enerjiye dönüşmesini (transdüksiyon) sağlarlar. Tüylü hücrelerin bu görevlerini yapabilmesi için endolenfatik potansiyelin yani endolenf içerisindeki K konsantrasyonunun yeterli olması gereklidir. Bu potansiyelin oluşmasında stria vaskülaris rol oynar.
C
Superior Semisircular Kanal Dehisansı; üçüncü pencere sendromlarının en sık görülenidir ve superior semisircular kanal apeksinde bir açıklık ile karakterizedir. Ses ve basınçla ortaya çıkan baş dönmesi şikayeti ön plandadır. Odyogramda düşük frekanslarda gap olmasına rağmen, tip A timpanogram görülür ve stapes refleksleri alınır. Weber hasta tarafa lateralize, rinne ise negatiftir. VEMP testi tanıda önemli rol oynamasına rağmen kesin tanı yüksek çözünürlüklü CT ile konur. Bu hastalığın diğer semptom ve bulgularının da okunması gereklidir.
B
Efüzyonlu Otitis Media (OME) Eustachi borusu tıkanıklığına bağlı olarak gelişen, timpanik membranın intakt olduğu ve temel olarak işitme kaybı yapan bir hastalıktır. Enfeksiyon olmadığı için ağrı da olmaz. Akut Supuratif Otitis Media (AOM) ise bakteri ve virüslere bağlı olarak gelişen, belli döneminde timpanik membranın delinebildiği ve temel olarak ağrı yapan bir orta kulak iltihabıdır. Kronik Supuratif Otitis Media (KOM); AOM’nin tekrar etmesi ve tam olarak iyileşmemesi sonucu gelişen, akıntı ile işitme kaybı yapan ve timpanik membranın delik olduğu bir hastalıktır.
Sorunun cevabı Perşembe günü yayınlanacaktır.
D
Bu hastalık Jerwell ve Lange-Nielsen tarafından tanımlanmıştır. Konjenital işitme kaybı, Q-T aralığının uzaması ve senkop atakları ile karakterizedir. KVLQT1 ve KCNE1 genlerindeki mutasyonlar nedeniyle olur. Bu genler kalp ve iç kulaktaki potasyum kanallarının oluşumundan sorumludur. İşitme kaybı potasyum kanallarının çalışmamasına bağlı endolenf homeostasisinin bozulmasına bağlıdır. Konjenital, bilateral ve ileri ya da derindir. Kardiyak patolojiler çocukluk çağında ölümlere yol açabilir. Beta adrenerjik blokerler ölüm oranını %71 den % 6 ya düşürür.
C
Amplifikatörlerin bir sinyal girişi bir de referans girişi vardır. Eğer her iki uca aynı genlikte sinyal gelirse sinyal gelmemiş gibi olur. Her iki girişe birden uygulanan aynı faz ve genlikteki girişe “common mode” denir. Amplifikatör her iki elektroda gelen aynı aktiviteyi elimine eder. Gürültü işitsel potansiyellere göre daha yüksek amplitüdlüdür ve her iki elektroda aynı şiddette gelir. Diferansiyel, kulak lobülünde elde edilen aktiviteyi çevirir (invert) ve verteksteki elektroddaki aktiviteyle toplar. Eğer her iki elektroddaki aktivite aynı ise sıfırlanır. Common mode rejection yapıldıktan sonra geriye kalan voltaj amplifiye edilir. Verteksteki noninverting (aktif)’ dir. Earlobe ya da mastoiddeki inverting (referans)’dir.
B
Superior Oliver Kompleks binaural inervasyonun sağlandığı ilk santral işitme bölgesidir. Lateral ve medial olmak üzere iki bölümdür. Sesin lokalizasyonunda MOC daha çok kulaklar arası zaman farkına, LOC ise kulaklar arası şiddet farkına duyarlılıkları ile etkili olurlar. MOC lifleri miyelinlidirler ve dış tüylü hücrelerde sonlanan efferent yolları oluşturur. LOC lifleri ise miyelinsizdir ve daha çok iç tüylü hücrelerde sonlanırlar. Karşı kulaktan verilen gürültü ile ipsilateral kulaktaki OAE amplitüdlerinin azalmasında (supresyon) MOC lifleri rol oynar.
A
Utrikulus ve sakkulus makulalarına eşit olmayan iki kısma ayıran hatta striola adı verilir. Utrikulustaki kinociliumlar striolaya doğru, sakkulusta ise strioladan uzakta yerleşmişlerdir. Lateral semisirküler kanalda ampullaya doğru (ampullapedal) akım eksitasyona (uyarılmaya( neden olurken, anterior ve posterior kanalda ise ampulladan uzaklaşan (ampullafugal) akım eksitasyon oluşturur. Ters yöndeki akımlar inhibisyona (baskılanmaya) neden olur.
A
Spiral gangliondaki nöronların dendritleri tüylü hücrelerle sinaps yaparlar, aksonları ise koklear siniri oluşturarak ponstaki “koklear nükleuslara” ulaşır. Koklear nükleuslardan çıkan liflerin büyük çoğunluğu karşı tarafa geçerek “superior oliver komplekse” varırlar. Buradan yukarıya doğru “lateral lemniscusu” oluşturarak mezensefalondaki “inferior colliculusa” geçerler. Lateral lemniscus koklear nükleuslardan da direkt lif alır. Daha sonra talamustaki “medial geniculat nükleusu” oluşturup temporal loptaki işitme merkezine ulaşırlar.
C
Fasiyal sinirin mimik kaslarını inerve eden motor nöronları ponsta bulunur. Sensöriel hücreler ise ganglion geniculi’de bulunurlar. Bu hücrelerin dendritleri dilin ⅔ ön kısmına gelir. Aksonları ise n. intermedius içinde ponsa giderek nucleus tractus solitarius’ta sonlanırlar. N. intermedius fasiyal sinirin hem parasempatik hem de sensöriyel liflerini taşır. Tükrük salgısını arttıran ganglionlara giden parasempatik lifler chorda timpaniden de geçer, chorda timpani ayrıca dilin ⅔ ön kısmına tat duyusunu taşır.
D
Erken potansiyeller (EcochG, ABR) hızlı cevaplardır ve yüksek rate oranları ile elde edilebilirler. Ancak daha geç potansiyeller (AMLR, P300) yavaş cevaplardır ve düşük rate gerektirirler. Erken potansiyeller yüksek frekanslıdırlar ve high-pass filtre yüksek tutulabilir, geç potansiyeller düşük frekanslıdırlar ve high-pass filtrenin düşük tutulması gerekir. Erken potansiyeller küçük amplitüdlüdürler ve daha fazla averajlama gerektirirler, geç potansiyeller daha büyük amplitüdlüdürler ve daha az averajlama gerektirirler.
B
Spiral ganglion nöronlarının dendritleri, tüylü hücrelerle sinaps yaparlar. Bu sinapsa giderken Rosenthal’s Kanalı’ndan geçerek Corti organına ulaşırlar. Aquaductus cochlea, scala timpaniden başlayıp subaraknoid sisternalardan Cysterna Magna’ya açılır. Corti organındaki destek hücrelerinden iç ve dış pillar hücreler aradındaki boşluğa “Corti tüneli” adı verilir. Dış tüylü hücrelerin stereosiliaları kısadan uzuna doğru sıralanırlar. Kısa olan medialde, uzun olan ise lateraldedir.
A
Periferik nistagmuslarda hızlı faz yönüne bakıldığında nistagmusun hızı artar, yavaş faz yönüne bakıldığında hız azalır (Alexandır yasası). Her iki göz konjüge (aynı yöne doğru aynı şiddette) hareket eder. Yavaş ve hızlı fazları vardır (sıçrayıcı). Eğer hasta bir noktaya fikse olursa (optik fiksasyon) nistagmusun şiddeti azalır.
D
Redlich-Obersteiner Bölgesi: Root Entry Zone olarak da bilinir. Periferik sinir sistemiyle santral sinir sisteminin birleştiği noktadır. Kranyal sinirlerin beyin sapıyla, spinal sinirlerin spinal kordla birleştiği nokta. 8. sinirin de pontobulber bileşkede beyin sapıyla birleştiği noktadır. Bu noktada schwan hücreleri oligodendrositle değişir. Nörovaskuler kompresyon sendromlarının en sık görüldüğü yerdir.
C
Tuning Curve; işitme sinir liflerinin frekans seçiciliğini ifade eden bir eğridir. Bu eğri ne kadar sivri ise o lif karakteristik frekansına o kadar seçicidir. Grafiğin X ekseninde frekans, Y ekseninde şiddet işaretlenir. Eğer sinir lifi karakteristik frekansına düşük şiddetlerde, diğer frekanslara yüksek şiddetlerde cevap veriyorsa eğri sivri çıkar. Bu eğrinin sivriliği Q10 değeriyle belirlenir. Bu değer: Karakteristik frekans/ 10 dB’ye denk gelen frekans aralığı formülüyle belirlenir. Q10 değeri büyükse eğri daha sivri demektir.
D
VEMP, yüksek şiddetteki (yaklaşık 90 dB) sesli uyaranlar sonucu boyun ya da göz kaslarında oluşan cevabın değerlendirildiği elektrofizyolojik bir testtir. Geç latanslar, yavaş cevaplar olduklarından ve kortikal nöronların uzun refrakter periyotlarından dolayı ABR’ye göre daha düşük rate gerektirirler. ABR’de alterne polaritenin kullanılması koklear mikrofoniklerin görülmesini engeller. Tone burst uyaranda bir ‘çıkış süresi’, ‘plato’ ve ‘iniş süresi’ vardır. Tone-pip uyaran ise plato içermez.
A
Dış tüylü hücreler; destek hücrelerinden Deiters’ hücrelerine oturmuş durumdadırlar. Tüylü hücrelerde bulunan stereocilialar birbirlerine tip-linkler aracılığı ile bağlanırlar. Bu stereociliaların sertliklerini sağlayan protein actin filamanlarıdır. Mekanotransdüksiyon kanalları açıldığında hücre içine potasyum girer ve hücre depolarize olur. İç ve dış pillar hücrelerin arasında bulunan Corti Tüneli, scala mediada bulunmasına rağmen, kimyasal olarak perilenfe benzer, yani sodyumdan zengindir.
B
Kalorik testte uyarılan kanal lateral kanaldır. Test sırasında sıcak uyaranla endolenfin yoğunluğu azalır ve ampullaya doğru (yukarı) hareket eder. Bu nedenle eksitasyon olur ve uyarılan kulağa vuran nistagmus olur. ABR raporlarında ‘Epoch’ açılan analiz penceresini yani ekranda kaç msn’lik süreyi incelediğimizi gösteren bir terimdir. N.intermedius; fasial sinirin duyusal ve parasempatik liflerini taşır. Fasial sinir ile beraber internal akustik kanaldan geçer.
A
Genetik işitme kayıplarından ‘Pendred Sendromu’ guatr ve işitme kaybı ile karakterizedir. Geniş vestibüler aquaductus da sık görülür. ‘Usher Sendromu’nun 3 tipi vardır ve işitme kaybı ile beraber görülen en önemli bulgu retinitis pigmentozadır. ‘Alport Sendromu’nda işitme kaybına eşlik eden bulgu nefrit veya böbrek yetmezliğidir. ‘Waardenburg Sendromu’nda işitme kaybının yanısıra beyaz perçem, irisin pigmenter bozukluğu ve distopia canthorum (iki iç kantus arasındaki mesafenin artışı) görülür. EKG’de QT uzaması ‘Jerwell ve Large-Nielsen Sendromu’nun bulgusudur.
D
Ekstraoküler kaslar 6 çifttir ve n.oculomotorius, n.abducens ile n.trochlearis tarafından inerve edilirler. N.fasilais bu kasların inervasyonunda rol oynamaz. Lateral rektus kası n.abducens tarafından, superior oblik kas n.trochlearis tarafından, diğer tüm kaslar (medial, superior ve inferior rektus ile inferior oblik kas) n.oculomotorius tarafından inerve edilirler.
C
Meniere Hastalığı ataklar halinde ortaya çıkan bir hastalıktır. Asimetrik olarak atak sırasında özellikle düşük frekanslarda işitme kaybı olur ve atak sonrası genellikle düzelir. Otoimmün iç kulak hastalığında bilateral hızlı ilerleyen ancak fluktuasyon da gösterebilen SNİK görülür. Geniş vestibüler aquaductusta iletim, mikst ya da sensörinöral işitme kaybı gelişebilir ve bu işitme kaybı fluktuasyon gösterebilir. Presbiakuzide ise işitme kaybı genellikle yavaş şekilde progresyon gösterir. Fluktuasyon özelliği yoktur.
B
Sese maruz kalındığında denge bozukluğu görülmesine Tulio fenomeni denir. Bu fenomen üçüncü pencere sendromlarında, Meniere hastalığında, perilenf fistülünde ve sifilizde görülebilir. Üçüncü pencere sendromlarının en sık görüleni süperör semisirküler kanal dehisansıdır (SSCD) ve bu durumda VEMP eşiklerinin düşük bulunması tanı konmasında oldukça önemlidir. Diğer şıkların Tulio fenomeniyle birlikteliği belli bir hastalığı işaret etmemektedir.
D
Kabakulak doğum sonrası labirentitlerin en sık görülen viral nedenlerindendir ve genellikle tek taraflı labirentite neden olur. Ani işitme kaybı etyolojisinde de viral etyoloji oldukça ön plandadır ve Herpes virüsün bunda rol oynadığı gösterilmiştir. Bazı çalışmalarda otoskleroz oluşumunda kızamık virüsünün etkisi olduğu da gösterilmiştir.
D
Belli bir frekanstaki işitme kaybının kendisinden önceki ve sonraki frekanslardan kötü olması odyogramda ‘çentik’ oluşmasına neden olur. Meniere Hastalığında genellikle düşük frekanslarda, presbiakuzide ise genellikle yüksek frekanslarda sensörinöral işitme kaybı olur. Otosklerozda kemik yolu işitme eşiklerinde 2000 Hz, kendisinden önceki ve sonraki frekanslardan daha kötüdür ve buna ‘Carhart Çentiği’ denir. GBİK’de ise 4000 Hz’de daha belirgin sensörinöral işitme kaybı olur.
A
Otitis Media orta kulak boşluğunun inflamasyonudur. Kronik Süpüratif Otitis Media’da timpanik membran her zaman perforedir. Akut Süpüratif Otitis Media’da zar belli bir dönemde perfore olabilir. Rekürren Otitis Media; Akut Süpüratif Otitis Media’nın sık tekrar etmesidir. Efüzyonlu otitis media ise orta kulakta negatif basınca bağlı olarak timpanik membranın retraksiyonu ve sıvı toplanmasıyla karakterizedir. Timpanik membran perforasyonu görülmez.
B
Vestibüler nörinit baş dönmesiyle ortaya çıkan ve işitme kaybının olmadığı bir hastalıktır. Meniere Hastalığı ataklar halinde baş dönmesinin ve özellikle atak sırasında düşük frekanslarda işitme kaybının olduğu bir hastalıktır. Ancak hastaları asıl rahatsız eden şikayet baş dönmesidir. Akustik nörinom ise unilateral sensörinöral işitme kaybıyla ortaya çıkar. Baş dönmesi genellikle yoktur.
C
Retrokoklear hastalık diyince akla gelen ilk durum ‘Akustik Nörinom’dur. Retrokoklear hastalıklarda ABR oldukça etkilenir ve özellikle latanslar uzar. Hasta kulaktan ses verildiğinde stapes refleklsleri genellikle alınmaz. Hasta tarafta OAE cevapları alınır ancak karşı kulaktan gürültü verildiğnde olması gereken OAE supresyonu yeterince olmaz. Timpanometri ise normal olarak alınır.
A
Weber testinde diyapozon orta hatta konur ve hangi tarafta duyulduğuna bakılır. Eğer bir kulakta iletim tipi işitme kaybı varsa hasta kulakta, sensörinöral kayıp varsa sağlam tarafta duyulur. Rinne testinde ise mastoid kemik üzeirnde ses duyulması bittiğinde DKY önüne getirilir. Hasta sesi duyuyorsa Rinne pozitif, duymuyorsa Rinne negatif olarak değerlendirilir. İletim tipi kayıpta Rinne negatif, sensörinöral kayıpta Rinne Pozitiftir. Verdiğimiz örnekte weber sağ kulakta duyulduğuna ve sağ kulakta Rinne negatif olduğuna göre sağ kulakta iletim tipi işitme kaybı olduğu düşünülür.
D
cVEMP yüksek şiddetteki uyarana karşı sternokleidomastoid kasta gevşeme şeklinde oluşan cevabın değerlendirildiği testtir. Bu cevabın oluşmasında rol oynayan yolak; sakkulus, inferior vestibular sinir, vestibular nükleus, vestibulospinal traktus ve XI.kranyal sinir (n.accessorius) şeklindedir. oVEMP’de ise inferior oblik kas cevabı değerlendirildiği için etkili olan kranyal sinir III.kranyal sinirdir (n.oculomotorius).
D
Statik ve dinamik postürografi bir çok alt test içerir. Bunlar arsında en sık uygulananı Duyu Organizasyon Testi’dir (DOT). Ayrıca Motor Kontrol Testi, Adaptasyon Testi, Modifiye Denge Duyu İnteraksiyonu Klinik Testi, Stabilite Sınırları Testi ve Ritmik Ağırlık Aktarma Testi de postürografi kapsamında yapılan testlerdir. Sinüzoidal Harmonik Akselerasyon ise rotasyon sandalyesi ile yapılan bir alt testtir.
B
İşitsel Nöropati Spektrum Bozukluğu (İNSB); iç tüylü hücreler, spiral ganglion ile olan sinapslar ve 8.sinirde ortaya çıkan, nedeni tam bilinemeyen bir bozukluktur. Bebekte konuşmayı öğrenememe ve erişkinde konuşmayı anlamada önemli bozuklukla ortaya çıkar. Dış tüylü hücrele sağlamdır bu nedenle OAE cevapları alınır. İşitme eşikleri aynı kişide bile oldukça değişken çıkabilir. ABR dalgaları alınmaz ya da çok bozuktur ancak negatif ve pozitif polaritede koklear mikrofonikler gözlenir. Stapes refleksleri ise alınmaz.
A
vHIT testi; başın semisirküler kanal ekseninde hızlıca döndürülmesi sırasında hastanın gözlerini karşıdaki hedefe sabitlemesi istenen bir testtir. Değerlendirme kazanç ve sakkadik göz hareketi varlığı ile yapılır. SHIMP testinde de yine hastaya baş hareketei yaptırılır ve gözlerini hedefe sabitlemesi istenir. Ancak bu kez hastadan gözlerini sabitlemesi istenen hedef de baş ile birlikte hareket eder. Yani vHIT testinde sakkad olmaması beklenirken, SHIMP testinde sakkad olması normaldir.
C
Virüsler iç kulağı etkileyerek viral labirentite neden olurlar ve işitme kaybı ile baş dönmesi ortaya çıkarabilirler. Konjenital viral labirentit etkenleri arasında Cytomegalovirus ve kızamıkçık ön planda iken, akkiz etkenler olarak kabakulak virüsü ve kızamık virüsü daha çok rol oynar. Herpes virüs özellikle ani işitme kaybında labirentit yapan etkenler arasında kabul edilir. Coronavirüs ise labrientit etkenleri arasında sayılmaz.
C
Corti organında iç ve dış tüylü hücrelerle beraber destek hücreleri de bulunur. Bunlar dıştan içe doğru, Claudius hücreleri, Boettcher hücreleri, Hensen hücreleri, Deiters hücreleri (dış phalangeal hücreler), dış ve iç pillar hücreler, iç phalangeal hücreler, iç sınır hücreleri (inner border) ve iç sulcus (inner sulcus) hücreleridir. Dış tüylü hücreler Deiter’s hücreleri ile yakın temastadır ve baziler membranla arasındaki bağlantı bu hücreler aracılığı ile sağlanır.
A
Stapes refleksinin oluşması için işitme yolları ile fasial sinir nükleusunun bağlantı kurması gerekir. İşitsel uyarının ipsilateral fasial nükleusa ulaşması ventral koklear nükleustan direkt olarak ya da superior oliver kompleks (SOC) aracılığı ile olur. Kontralateral fasial nükleusa ulaşması ise, ya ipsilateral SOC ya da kontralateral SOC aracılığı ile olur.
C
Koklear hastalıklarda 50 dB işitme kaybına kadar stapes refleksi alınabilir ancak retrokoklear hastalıklarda hafif işitme kaybında dahi refleks alınmayabilir. Tone decay testinde hastanın kendisine verilen sesi 1 dk boyunca duyması ancak işitme eşiğinin 30 dB’den daha fazla üstünde mümkün oluyorsa bu retrooklear işitme kaybını gösterir. SDS testinde prezantasyon seviyesi arttıkça skorlar da artar. Ancak belli bir şiddetten sonra SDS düşmeye başlarsa buna rollover fenomeni denir ve retrkoklear işitme kayıplarında görülür. Kulağa gelen sesin şiddeti arttığında, hissedilen gürlük seviyesinin daha fazla artması ve hastanın rahatsız edici ses seviyesinin notmalden düşük olması recruitment sonucu olur ve bu durum koklear işitme kayıplarında görülür.
B
Konuşmayı Ayırdetme Skorları (Speech Discrimination Scores – SDS); kişiye okunan kelimelerin yüzde kaçını tekrar edebildiğinin ölçüldüğü bir testtir. İletim tipi işitme kayıplarında normal ya da normale yakın çıkar. Koklear işitme kayıplarında, işitme kaybının derecesi ile orantılı olarak düşüş olur. Ancak retrokoklear işitme kayıplarında, genellikle işitme kaybına göre beklenenden daha kötü sonuç çıkar. Kronik otitis media ve otoskleroz iletim ya da mikst tip işitme kaybı, Meniere Hastalığı ise koklear işitme kaybı yapar. Akustik nörinom ise retrokoklear hastalıklar sınıfındadır.
D
Meatus Acusticus Internus (MAI); petroz kemiğin arka yüzünde bulunan ve iç kulağa doğru uzanan bir kanaldır. N.fasialis ve n.vestibulokoklearis bu kanalın içinden geçer. N.fasialisin parasempatik ve duyusal liflerini taşıyan n.intermedius da yine MAI’nin içinden geçer. Tat duyusunu taşıyan chorda tympani ise fasial sinirin MAI’den çıktıktan sonra verdiği bir daldır.
C
Otoakustik emisyon (OAE) cevapları, dış tüylü hücrelerin elektromotilite özelliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan seslerdir ve bu sesler dışa doğru olarak orta kulaktan geçip, dış kulak yoluna yerleştirilen mikrofon tarafından kaydedilirler. Dolayısıyla otoskleroz ve orta kulakta sıvı birikimi gibi hastalıklar sesin dış kulak yoluna taşınmasını engelleyerek OAE cevaplarını bozarlar. GBİK ise dış tüylü hücrelere zarar vererek emisyonların oluşmasını engeller. İşitsel nöropatide hastalık iç tyülü hücreler, koklear sinir ya da daha sonraki yolaklarda olabilir. Dış tüylü hücreler ise sağlamdır. Yani emisyonların oluşmasında ve dış kulak yoluna taşınmasında bir sorun yoktur.
C
Sesli uyaranlar, baziler membranın hareketi sonucu tüylü hücrelerin stereocilialarında eğilmeye, hücre içine potasyum girmesiyle de depolarizasyona neden olurlar. Dış tüylü hücreler; iç tüylü hücrelerden farklı olarak bu depolarizasyon sırasında kasılma, hiperpolarizasyon sırasında da gevşeme özelliğine sahiptir. Dış tüylü hücrelerin bu kasılma ve gevşeme özelliğine elektromotilite denir. Elektromotilite gelen sesin şiddetini arttrdığı (koklear amplifikasyon) gibi frekans seçiciliğini de arttırır. Dış tüylü hücrelerin elektromotilite özelliği hücre membranında bulunan bir motor protein tarafından sağlanır. Bu protein ‘prestin’dir.
A
Timpanogramın Y ekseninde komplians değerleri değerlendirilir. Gradyan timpanogram eğrisinin tepe kısmının sivri ya da basık olması hakkında bilgi veren bir değerdir ve yassı olması orta kulakta basınç düşüklüğü olabileceğini gösterir. Dış kulak yolu hacmi sistem tarafından otomatik olarak ölçülür ve yüksek olması zar perforasyonunu, düşük olması dış kulak yolunda buşon olabileceğini düşündürür. Timpanometri testi sırasında Valsalva ve Toynbee manevraları ile Eustachii tüpünün açıklığı konusunda da bilgi ediniriz ancak hacmi ile ilgili bilgi edinemeyiz.
D
Utriculus ve Sacculus otolitik organlardır. Bu organlarda tüylü hücreleri içeren bölgeye ‘macula’ adı verilir. Maculaları asimetrik olarak ikiye ayıran hatta ‘strola’ adı verilir. Tüylü hücreler üzerinde otokonial membran ve bu membran üzerinde de ‘CaCO3 kristalleri’ bulunur Cupula ise semisirküler kanalların ampullalarında bulunan jelatinöz yapıdır.
B
Fizyolojik nistagmuslar 4 tanedir. Kendi etrafımızda döndükten sonra ortaya çıkan rotasyonel nistagmus, yolculuk sırasında araç dışındaki cisimleri takip ederken ortaya çıkan optokinetik nstagmus, farklı yönlere aşırı bakış sırasında ortaya çıkan end-point nistagmus ve dış kulak yoluna sıcak ya da soğuk uygulamasıyla ortaya çıkan kalorik nistagmus. Rebound nistagmus ise bir tarafa en az 10 sn süre ile baktıktan sonra göz hızlıca normal pozisyonuna getirildiğinde ilk bakışın ters tarafına vuran nistagmustur. Neredeyse daima patolojiktir ve daha çok cerebellum ve beyin sapı hastalıklarında görülür.
A
Sesin hızı ortam moleküllerinin yoğunluğuna bağlı olarak hava, su ve katıda farklılıklar gösterir. Havada yaklaşık 340 m/sn iken suda daha hızlı, katı maddelerde ise daha da hızlıdır. Sesin frekansı kaynaktan çıktığı haliyle sabit kalır. Frekans ile periyot ters orantılıdır. Dolayısıyla sesin prriyodu da değişmez. Frekans ile dalga boyu da ses aynı ortamda kaldığı sürece yine ters orantılıdır. Yani ses dalgasının periyodu ve dalga boyu da aynı ortamda iken sabittir. Fakat ses dalgası ortam değiştirince frekans sabit kalır, dalga boyu ise değişir. Buna bağlı olarak da hızı değişir. (Hız= Dalga boyu x frekans) Sesin şiddeti ise yine ortam moleküllerinin yoğunluğuna bağlı olarak etkilenir.
D
Oklüzyon etkisi (tıkanma etkisi) dış kulak yolunun tıkanması durumunda kemik yolu iletim mekanizmasında özellikle alçak frekanslarda görülen iyileşmedir. Bu iyileşme sesin kafatası kemikleri aracılığı ile verildiğinde, normalde dış kulak yolundan olan enerji kaçışının gerçekleşememesi sonucu oluşur. Yani kokleanın daha iyi işitmesinden değil daha fazla ses enerjisinin kokleaya ulaşması sonucudur. Kemik yolu işitme eşiklerinin maskelenmesi sırasında test edilmeyen kulak tıkalı olduğu için 250 Hz’de 30 dB, 500 Hz’de 20 dB, 1000 Hz’de 10 dB (250 ve 500 Hz için 15 dB, 1000 Hz için 10 dB şeklinde görüş de vardır) oklüzyon etkisi görülür. Bu değerler insert kulaklıklar için 250 ve 500 Hz’de 10 dB şeklindedir. 2000 ve üstü frekanslarda ise hem supraaural hem de insert kulaklıkla oklüzyon etkisi görülmez. Kulakta 20 dB ya da daha fazla gap yapan işitme kaybı varsa oklüzyon etkisi dikkate alınmaz.
C
Vestibüler sinir supeiror ve inferior olmak üzere iki kısım olarak beyin sapına ilerler. Superior vestibüler sinir; horizontal SSC (semisirküler kanal), anterior SSC, utrikulus ve sakkulusun küçük bir kısmından lif alır. Inferior vestibüler sinir ise posterior SSC ve sakkulusun büyük ksımından lif alır.
A
Glutamat sinir sisteminin en önemli nörotransmitterlerindendir ve hem işitme hem denge sisteminde de uyarıcı rol oynar. Tüylü hücrelerden snaptik aralığa salınan glutamat postsinaptik membrandaki reseptörlerine bağlanır. Bu reseptörler eğer kendisine nörotransmitter bağlandığında bir kanal aracılığı ile hücre içine iyonların girişini sağlıyorsa iyonotropik, özellikle G proteini gibi başka bir maddenin hücre içinde etki etmesini sağlıyorsa metabotropik reseptör adını alır. Glutamatında hem iyonotropik hem de metabotropk reseptörleri vardır. İyonotropik reseptörler NMDA (N-methyl-D-aspartate), AMPA (α-amino-3-hydroxyl-5-methyl-4-isoxazole-propionate) ve kainate (Kainic asit)’tir.
C
Corti organıda baziler membranın hareketi ile, vestibüler end organlarda da baş hareketleri ile tüylü hücrelerin stereociliaları uzun olanın tarafına doğru eğildiklerinde, endolenften hücre içinde potasyum girer. Bu şekilde hücre içi voltaj değişikliği olur ve hücre depolarize hale gelir. Depoalariazsyona bağlı olarak açılan kalsiyum kanalları sayesinde hücre içindeki kalsiyum miktarı artar. Hücrenin tabanına yakın olarak bulunan veziküllerden sinaptik aralığa glutamat salınımı bu artan kalsiyumun etkisiyle gerçekleşir.